Sorunlar bilinmeyenlerden doğar, zaten "sorun" sözcüğünün kökeni olan "soru", bilinmeyeni öğrenmek üzerine kurulu bir kavramdır. Soru yoksa sorun yoktur.
Soru yoksa yanıt da yoktur. Yanıt olmayan yerde bilgi yoktur, bilgisizliğin bütününe de cehalet denir. Dolayısıyla sorudan ve sorunlardan kaçan, kaçınan insan, mutluluğu cehalet içerisinde bulacaktır.
Cehalet, soru(n)lardan kaçınmak için bir liman gibi görünse de, neden olduğu çözümsüzlük, daha büyük sorunlara ve bu sorunlar da mutsuzluğa yol açacaktır. Kısacası popüler olan cahil mutluluğu hep kısa vadeli olmuştur ve olacaktır. Bunu bile bile insanlar yine de cehalete gerçek anlamda "taparlar".
En büyük bilinmezlik deryası olan varoluş konusundaki tartışmaların harareti başka hiçbir tartışmada yoktur. Din "bilmek istememenin, cehalete sarılmanın" son seviyesidir. Sorgulamadan kabul etmektir. Sorgulayan, bilgiye erişmek isteyenler "şiddet"le cezalandırılır. İnsanlık cehaletine aşıktır.