Çalışan üretkenliği ve kârlılık arasında olumlu bir ilişki vardır. Üretkenlik yalnızca üretim bölümünde değil, satış, pazarlama ve yönetim gibi diğer bölümlerde de geçerlidir.
Çalışanı işten çıkarma, enflasyon yüzdesindeki çalışanın zam oranına el koyma ve/veya ücret kesintilerini uygun görür. Şirketin, işveren dahilinde (kendisinin de) büyüyüp, yerel ve/veya küresel ekonomik düzlemde değer kazanması, değişmez sermayeyi ve artı değeri arttırmakla mümkündür.
Bu matematiksel denklemi koruyabilmesi için (en azından da olsa) değişir sermayeden (çalışanın refahından) kısması gerekir. Nihayetinde işverenin çıkarları ile çalışanın çıkarları birbiriyle çatışır. İşveren mutluysa, çalışan mutsuzdur.
Bir şirketin yegâne girdisi ve çıktısı çalışan giderleri değildir. Çalışan giderleri artarken şirket kârının da artması mümkündür. Yani yukarıdaki genellemenin geçerli olmadığı durumlar vardır.
Maaşı azalan biri mutlu çalışan olabilir. Belki diğer çalışanlara göre maaşı daha az azaldığı için. Belki de farklı motivasyonları söz konusudur. İnsanlar sadece girdiler arttığında mutlu olmaz. Aynı şekilde "sadece girdiler azaldığında mutsuz olur" da denemez.
Patron çalışan giderleri konusunda kendini üzmeden, gerekli motivasyonu çalışanlarına sunarak üretkenliği ve müşteri memnuniyetini dolayısıyla kâr oranını arttırabilir.