Sanat hem coşku/duygu hem de ölçü/düzen olmadan var olamaz. Sesler notalarla bir ölçü ve ritme girmeden müziğe dönüşemezler. Ya da bir olay örgüsü, temel düşünce olmadan edebiyat eseri ortaya çıkamaz. Sanat düzen ve coşku olmadan olmaz.
İçgüdü ve hayal gücü arasındaki ayrımı doğru yapabilmek gerekir. İçgüdüde, Stoacıların oikeosis öğretisinde gösterdikleri gibi ufak bir bilinç kırıntısı olsa da bu, sanat yapmaya olanak sağlamaz. Mantık ise yaygın anlayışın aksine doğru çıkarım yapmaktır. Dolayısıyla burada kavram karmaşası var.
içgüdüsellik dediğimizde yaşanılan ortamın birey üzerindeki etkisini göz ardı etmiş oluyoruz halbuki önceki deneyimlerimizden bağımsız sanat üretimi mümkün değildir.
Her insan kendi mantığına göre sanat yapar. Her sanatçı kendi yeteneğine göre sanat yapar. Önce yeteneğini sonra da mantığını harekete geçiren , gerçek sanatçı olur.
Önermedeki mantığı düşünce olarak ele alırsak, sanatta her zaman bir düşünce vardır. Her sanatçının kendi estetik beğenisi olduğundan, bu estetik beğenisini yansıtmak/dışavurmak için düşünüm ögesi şarttır. Bunu Collingwood, Kant ve Hegel'in sanat ile ilgili yapıtlarında da görebiliyoruz.
Sanat sadece mantığın ve sezginin dahilinde değil zaman ve mekanında etkisiyle oluşan eserdir. Doğanın da mekanik ve statik hareketleriyle estetik eserler meydana gelebilir. O halde sanat sadece sezgi ve mantıkla yapılmaz.